Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, epeyce yakın bir diyarda; vurmalı çalgılara meraklı bir şaman, her türlü enstrümanı çalabilen çingene ruhlu bir gitarist ve yetmişlerde yayınlanmış tüm plakları toplamaya and içmiş bir bas gitarist aynı asansöre binmişler.
Masal bu ya, asansör de tam o anda bozuluvermiş ve tabii ki bu dört müzisyenin enstrümanları da yanlarındaymış. Gel zaman git zaman bakmışlar kurtarmaya gelen yok, bari vakit geçsin diye müzik yapmaya başlamışlar.
Ortaya çıkan müzik siz deyin saykodelik rock, ben diyeyim oyun havası, onlar desin yetmişler Anadolu rock, karmakarışık ama yeni bir şey olmuş ki bunun adına da Zabb deyivermişler zira Zabb, Osmanlıca’da kertenkele demekmiş, yani kuyruğu koptukça yenisi çıkan, sürekli yenilenen, sürünen, tükenen ama mutlaka yenilenen.
Asansör çalışmış, inmişler ama kopmamışlar. Gökten üç elma düşmüş, onlara da tel takmış, onları da çalmışlar, çalmışlar, çalmışlar…